Wie alt hangi dil ?

Koray

New member
Wie alt hangi dil? Bir Dilin Kalbinde Kaybolmak…

Selam dostlar,

Uzun zamandır içimde bir hikâye taşıyorum. Bazen kelimeler boğazımda düğümleniyor, bazen bir şarkının ortasında yankılanıyor bu hikâye. Bu akşam, kahvemin dumanı pencereye çarparken dedim ki, “neden forumdaşlarla paylaşmıyorum?” Belki siz de kendinizden bir parça bulursunuz. Çünkü bazen bir dil, sadece konuşulan bir şey değil; bir ruhun aynası, bir kalbin titreşimi oluyor. İşte bu hikâye de öyle bir dilin, “Wie alt hangi dil?” sorusunun ardındaki iki insanın hikâyesi…

---

Bir Dil Kursunun Rastlantısı

Berlin’de soğuk bir sonbahar sabahıydı. Dil kursunun önünde sigarasını içen Cem, düşüncelere dalmıştı. Türkçenin mantıksal düzeninden Almancanın katı kurallarına geçiş onu yoruyordu. “Wie alt?”... Hangi dilde söylerse söylesin, bu kadar sert bir tını nasıl olurdu?

O sırada içeriye, kahverengi saçlarını şalının altına sıkıştırmış bir kadın girdi: Elif. Sessiz ama dikkatli bir yüzü vardı. İlk derste öğretmen, “Wie alt bist du?” diye sorduğunda sınıfın çoğu duraksadı. Ama Elif, gülümseyerek cevapladı:

— “Ich bin siebenundzwanzig.”

Cem, o an fark etti. O cümledeki “alt” kelimesi, sadece yaşla ilgili değildi. Elif’in sesinde bir olgunluk, bir dinginlik vardı. Belki de “Wie alt” sorusu, bir insanın yaşını değil, yaşamın ağırlığını ölçüyordu.

---

Kadının Dili: Kalpten Kalbe

Elif’in dili duyguların diliydi. Cümleleri stratejik değil, sezgiseldi. Birini anlamak için onun kelimelerine değil, suskunluğuna kulak verirdi. Cem bir gün “neden bu kadar uğraşıyorsun bu Almanca ile?” diye sorduğunda Elif şöyle dedi:

— “Çünkü her dilde kalbimin başka bir sesi var. Türkçede duygusalım, Almancada güçlü hissediyorum. İki sesin arasında bazen kim olduğumu buluyorum.”

Cem, Elif’in bu cümlesini günlerce düşündü. Ona göre dil bir araçtı; çözülmesi gereken bir problem, öğrenilmesi gereken bir sistemdi. Gramer kuralları, mantık zincirleri, çözüm yolları… Ama Elif için dil, bir yürek işi, bir bağ kurma sanatıydı.

---

Erkeğin Dili: Akıl ve Çözüm

Cem mühendislik okumuştu. Hayatı formüllerle, yollarla, çözümlerle anlamlandırıyordu. Elif’in duygusal derinliği bazen ona fazla geliyordu.

Bir akşam birlikte kahve içerlerken, Elif birden “Wie alt hangi dil biliyor musun Cem?” diye sordu.

Cem şaşırdı:

— “Ne demek o?”

Elif gülümsedi, sonra parmaklarıyla fincanın kenarını izledi:

— “Sence yaş sormak, her dilde aynı mı? Mesela Türkçede ‘kaç yaşındasın’ deriz, bir sayıyı öğrenmek isteriz. Almanca’da ‘Wie alt bist du?’ derler, yani ‘Ne kadar yaşlısın?’ Yaş değil, ağırlık sorar gibi… Dil, bir milletin kalbidir Cem. Kalpler farklı atar, kelimeler de.”

Cem sessiz kaldı. O ana kadar hiç böyle düşünmemişti. Onun için dil, sadece öğrenilmesi gereken bir beceriydi; ama Elif’in gözlerinde dil, bir kimlik, bir hikâyeydi.

---

Köprü Kurmak: Anlamak mı, Hissetmek mi?

Günler geçtikçe Cem’in aklı karışıyordu. Derste fiil çekimlerini anlatırken Elif’in gözleri uzaklara dalardı. Bazen bir kelimenin kökenini konuşurlardı; bazen sessizlikte birbirlerinin cümlelerini tamamlardı.

Bir gün Elif, Almanca bir masal kitabı getirdi. Masalın adı “Die Sprache der Herzen”di — Kalplerin Dili. Masalda, farklı dillerde konuşan iki insanın birbirini anlamayı başarması anlatılıyordu.

Elif kitabı Cem’e uzattı:

— “Okur musun?”

Cem, sayfaları çevirdi ve dedi ki:

— “Masaldaki karakterler senin gibiler. Hisle konuşuyorlar.”

Elif gülümsedi:

— “Ve senin gibilerle anlaşıyorlar. Çünkü her dil, sonunda bir kalp dili oluyor.”

---

Bir Dilin İçinde Kaybolmak

Kursun son günü geldiğinde, öğretmen veda konuşması yaptı. Herkes el salladı, fotoğraflar çekildi. Elif son kez Cem’e dönüp, “Wie alt bist du jetzt?” dedi gülümseyerek.

Cem cevapladı:

— “Ich bin… vielleicht… älter geworden.”

— “Neden?”

— “Çünkü artık kelimelerin değil, duyguların dilini öğreniyorum.”

Elif o anda sadece başını salladı. Ardından yürüyüp gitti, bir daha kursa gelmedi.

Cem, o günden sonra “Wie alt hangi dil?” sorusunu kendine sormaya başladı.

Belki bir dilin yaşı, onu konuşan insanların kalbinde gizliydi. Belki de dil, yaşla değil, yaşanmışlıkla olgunlaşıyordu.

---

Forumdaşlara Bir Soru

Bazen düşünüyorum dostlar, sizce gerçekten bir dili öğrenmek, o ülkenin kelimelerini bilmek midir? Yoksa o insanların sevinçlerine, acılarına, sessizliklerine dokunabilmek mi?

Cem gibi düşünenleriniz var mı aramızda — kuralları çözmeye çalışanlar?

Yoksa Elif gibi, kelimeleri hissetmeye çalışanlar mı daha yakın size?

“Wie alt hangi dil?”

Belki de hiçbirimizin tam cevabını veremeyeceği bir soru bu.

Ama ne zaman bir kelimeyi kalpten söylediğimizde, o dilin yaşına değil, ruhuna dokunuyoruz.

---

Son Bir Cümle

Belki hepimiz kendi “Wie alt” sorumuzu başka başka dillerde soruyoruz.

Ama aynı cevabı arıyoruz: Anlaşılmak.

Ve bazen bir cümle, bir bakış, bir kelime...

Bir ömürden uzun yankılanıyor.

---

Hadi forumdaşlar, siz ne düşünüyorsunuz?

Bir dil sizde hangi duyguyu uyandırıyor?

Mantık mı, yoksa kalp mi konuşur sizde?

Cem mi olurdunuz, yoksa Elif mi?